Kayıtlar

ADELE - 30

Resim
6 sene sonra, hiç ara vermemiş gibi. Yeniden. O kadar derin bir albüm ki, hakkında bi'kaç cümle kurabilmek için bile haftalarca düşünmem gerekti, ama sonunda gerekli materyalleri biriktirdim. İlk olarak şunu söylemek gerekir ki; bu Adele'in bu zamana kadar yaptığı en iyi ve en yoğun albümü. Eğer daha önceden de dinlediyseniz ve albümlerin hikayesine aşinaysanız, yıllardır görmediğiniz ama çok sevdiğiniz bir arkadaşınızla buluşmuş gibi hissediyorsunuz daha ilk saniyelerde. Albümü için o kadar çok düşünmüş ve o kadar kafa patlatmış ki, her yerden bir detay akıyor resmen. Adele, bundan hiçbir zaman albümlerine ciddi promosyon dönemleri yapan, strateji kasan bir sanatçı olmadı. Bu albümü 2020'de hazırladığında, bir arkadaşının düğününde sarhoş olup, "Eylülde albümüm geliyor, bekleyin!"  diye ağzından kaçırmıştı mesela.  Apple Music için yaptığı röportajda, düğünde böyle bir bilgilendirme yaptığı zaman diliminde, henüz albümün orkestra ve back vocal kayıtlarının tamam...

?

Resim
Bazen düşünmeden edemiyor insan. Bunca zaman yaşadıklarımızdan ders alıyor muyuz? Bütün bu olanlar bizi bir yere götürüyor mu? Doğru bir plan var mı hayatta? Suyun akışı hep doğru yöne mi yani? Başımıza gelen her şeyi başka bir şeye küçücük bir iplikle bağlıyoruz. Kötü bir şey oluyor, karma diyoruz, dolunay diyoruz tutulma diyoruz. Her biri bir etken oluyor mutlaka ama bunları zaten bilerek güne başlıyoruz, peki neden önlem alamıyoruz? Bugün iyi niyetle yaptığım bir şeyin sonunda dönüp dolaşıp başımdan aşağı dökülüşüne seyirci kaldım, daha ilk baştan karışmamam gerektiğini biliyordum aslında. Önemli bir olay da değildi ama bazen, hislerimizi dinleyemiyor muyuz? Bir şeyler etken mi oluyor ya da aslında bunların hepsi gerçekten çok önceden belirlendi ve biz aynı bir Shakespeare oyununda oynar gibi önceden yazılmış senaryoyu mu canlandırıyoruz sadece? Birini özlediğinizde, o da sizi özlese bile evren izin vermediği için mi bir araya gelemiyorsunuz, yoksa egolar izin vermediği...

Camila: EDM'den Reggae'ye

Resim
Uzun zamandır yapmadığım şeyleri yapmaya karar verdim. Baktım ki koskoca 2017'de bir tek post yayınlamışım, listeye blogumu da ekleyip oturdum Mac'imin başına. Şimdii, nereden çıktı bu Camila önce onu anlatayım:  İki gün önce radyoda hepimizin duyduğu "Havana" single'ını dinliyordum, "dur yaa hangisiydi bu kız" deyip instagram'dan stalk'ladım hemen. Haliyle en tatlı olanın Camila olduğunu farkettiğim gibi albümün çıktığını da gördüm, Spotify'a geçip albümü dinlemeye başladım. Sonra bir bakmışım ki baştan dinliyorum! Efendim Camila Cabello, yarışmaya Küba'dan katılmış 1997 doğumlu bir kızımız. (Şaka yapmıyorum, X Factor USA 2. sezon'da solo yarışmacı olarak katılmıştı.) Camila'nın sesini önce beğendiler ama sonra tek başına yeterli olmadığını düşündükleri için tıpkı bi'kaç sezon önce Nicole Scherzinger'ın One Direction üyelerine "Tek başınıza sizi yerler, boyband olsanıza siz" diye önerdiğ...

Badaat

Resim
Bi' teyzem var. Aslında benim çok teyzem var. Ama bir tanesi var, birden fazla ismi olan. Herkesin farklı bir şekilde hitap ettiği. Gülümsemeyi seven. Gülünce de insanın içini ısıtan. Bazen, bazı şeyler oluyor insanın anlayamadığı. Olmaması gereken, oturup düşündüğünde ihtimal vermediğin. Oluyor ya hani. Elinden bi'şey gelmiyor. Çünkü olay senden çok büyük. Aşıyor boyunu hani. İşte öyle bi'şey. Neyse işte bu teyzem, bir ton sağlık sorunuyla da baş ettiği gibi, (her birinden o gülümsemesiyle çıktı bu arada) başka sorunlarla da karşı karşıya geldi. Yıllardır yaşadığı, yazları balkonda oturup , benim Antalya'ya geri dönme isteklerime yorum yaparken "Ben burdan başka bir yerde yapamam."  dediği İstanbul'u yenemedi. Bu sefer şehir büyük geldi. Gidiyor şimdi. Miniminnacıkken beni süslü markalardan hediyelere boğan, Antalya'da yaşayan bir çocukken, her tatile gelişimde mutlaka bana bir plan yapan, beni müzelere, saraylara göt...

The Ex-Files.

Resim
Bu aralar sık rastlanır oldu. Neden, nereden olduğunu bilemediğim "eskiler" hortlamaya başladı, her yerden. Bazı komik, bazısı garip. Anlamsız üstelik. Belki de bu yazı kadar, bilemedim. Anlatamadığımız ya da atlatamadığımız şeyler oluyor bazen. Belki de özellikle yarım bıraktığımız. Çok klişe biliyorum ancak; bu sefer çıkış noktam her gün gözümün önünde olan ve ne kadar defalarca konuşsak da hayatı ile ilgili bir konuda herhangi bir varış noktasına ulaşamadığımız bir arkadaşım oldu. Şöyle düşünün: Ortada bir kitap var. Bu kitap 600 sayfalık. O sadece ilk 300 sayfasını okumuş ve kapatmış. Bakmış ki mutlu sona gitmiyor; sonuna kadar gitmeyeyim öyleyse demiş. Kalan sayfaları başkası okusun diye kitabı öylece bırakmış. Ancak karşı taraf arada bir gelip o kaldığı yeri özellikle buluyor, tekrar açıp gidiyor. Şimdi de önünüzde ilk 300 sayfasını okuduğunuz ve esasen başları heyecanlı olan bir kitap düşünün. Aklınız karışmaz mıydı? Bir de aynı şeyler...

25 - Pretty Much Amazing Record

Resim
Biliyorum, herkesin beklediği buydu. Yeni bir albüm. Yeni başyapıtlar. Beklediğimizi alabildik mi peki? Verdiği koskoca 4 yıl aradan sonra tekrar endüstriye geri döndü Adele. İnsanların kafasında farklı algılar ve tahminler vardı. 21 gibi olmaz diyordu bir kesim, "Mutlu sonuçta, gökkuşağı ve tek boynuzlu atlardan mı bahsedecek?" Öyle de olmadı pek. İlk teklisi Hello , yine kalbi kırık bir çalışma oldu, ilk olarak. En azından her şeyi denediğini söyleyerek yine severlerinin kalbine dokundu, bir de üzerine Xavier Dolan'ı yönetmen koltuğuna oturtup müzik video çalışması yaptı. Tam oldu. 5 güde 100 milyon izlenmeyi geçti, kırdığı liste rekorlarına değinmeyeceğim bile.  Şarkının liste başarısı zaten hepimizin sürekli dinlediğini belirtiyor. Albüm sıralamasında 2. sırada olan Send My Love ( To Your New Lover) , bir Max Martin ve Shellback çalışması. Akustik bir gitarla başlayan bu çalışmanın çıkma hikayesi ise şu; Taylor Swift'in  bir şarkısına radyoda ra...

Belki de, İstemiyorduk... Ama Oldu.

Resim
Mezuniyet. Kelime olarak insanın aklında uyandırdığı hep mutlu, gülümsemeli şeyler. Kep töreni, kutlama, akşamına deliler gibi eğlence... Siz öyle görür müsünüz bilmem ama, ben iki kez mezuniyet kutlamış biri olarak kendimi şanslı görüyorum, bir çok açıdan. İlkine ailem geldi, akşamını es geçiyorum. İkincisini ise arkadaşlarımla kutladım, malum evden uzakta okuyordum. Akşamı mı? Muhteşem oldu. Her şey istediğim gibiydi. Yanımda olmasını istediğim insanlarla birlikteydim, evet eksikler vardı, büyük ölçüde mutluydum işte. O akşam çekilmiş bütün fotoğraflarda ağzım kulaklarıma kadar varıyordu, hepimizin gözleri ışıldıyordu adeta. Ertesi günleri de güzeldi elbette. Hava sıcaktı, yaz aylarını çok sevdiğimi bilmeyen yoktur herhalde, buna bağlı olarak da yine cıvıl cıvıl dolaşıyordum etrafta... Ta ki; eşyalarımı toplayıp eve dönene kadar... Eve geldiğimde, eşyalarımı  anılarımı yerleştirirken idrak etmeye başladım: Büyümüştüm. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Elimde kocaman...