It's More Complicated Than I Thought.









Bu da eskilerden bir yazı.Tıpkı bir önceki gibi...


Tarihi: 10 Mart 2010 Çarşamba. Saat 00:08

Afiyet olsun tekrardan :)) Umarım beğenirsiniz !



Ne kadar doğru birine sonuna kadar güvenmek ?

Kim veriyor bize bunun garantisini ? Aldığın maddi birşey değil ki , 30 gün içinde iade edebilesin , ya da bozulduğunda yenisiyle değiştirebilesin...
Düne kadar 'Diğer Yarım' dediğin insan bugün seni aldatabiliyor, arkandan konuşabiliyor, kısaca kandırabiliyor.
Şimdi gel de , güven diğer insanlara ...

Sonradan öğrenilenler defterine bir not daha : Demek ki ''Yıl'' dediğin şey, bir işe yaramıyormuş ;)


O kadar karışık ki bütün olanlar, her türden örneğe rastlayabildiğin gibi, hangisinin doğru veya kesin olduğunu da kestiremiyor insan. Şimdi neye inanıp şekil vermeli hayata ? yıllarca süren ve kalitesinden hiç ödün vermemiş dostluğuna mı, kısa sürede yakaladığı samimi kardeşliğe mi , uzun soluklu süren dostluklarından birinin değerinin sıfır olduğuna mı, yoksa '' yine kısa süreli dostluk'' diyerek yaklaştığı kişinin , kendine bi güzel kazık atmasına mı ?

Yeni bir not: Hayattan pek de ders alınmıyor... Çünkü her olay, kendine özgü bir şekilde gelişiyor. Yani yıldırım; düştüğü bir yere tekrar düşmüyor.





İnsanı yıkan, her seferinde güvendiği kişinin bozgununa uğramak oluyor. Öyle ki sindiremeyip ağlayabiliyorsun da, suratına tükürmek de geçiyor içinden aynı zamanda ya da ''DEĞMEZ BUNA!'' deyip geçmek istiyorsun. Ama yapamıyorsun.Önce genel olarak kullandığınız iletişim aracının karşısına geçip düşünüyorsun, karar veremeyince geçmiş ögeleri okuyorsun. belli bir süre messenger'ını veya telefonunu odada bırakıp farklı bi yere gidiyorsun -gelince msj olduğunu görmek umuduyla- ama. Hiçbir şey olmuyor... Bekliyorsun sadece... Tam ''Bitti!'' diyebilecek kıvama gelmişken gelip senden özür diliyor ve değer verdiysen eğer... Puf! herşey eski haline dönüyor...
-mu?

Hayır.


İçinde birşeyleri halledemediğin hissi kalıyor, küçük bir kafese sıkışıyor ve işin kötü yanı sürekli parmaklıklara vurup seni sarsmaya devam ediyor. İçine öyle bir kurt düşüyor ki, -acaba? lı sorular peşini bırakmıyor. İşte buna ''Güven sarsılması'' adını veriyoruz.

Bir not daha: Kağıdı buruşturduğun zaman, istediğin kadar düzeltmeye çalış, eskisi gibi dümdüz olmuyor...

Şimdi insanın içini bu kadar acıtıyorken bu yaşadıkları, nasıl olur da bütün olanları yok sayabilir, ya da o kişiyi? O kadar muhabbet ettiğin, konuşurken 'senin' gözlerinin içi güldüğü, içten kahkaha attığın, bir yığın şey paylaşıp dedikodu yaptığın bu insanı silebiliyor musun bir anda? ya da affedebiliyor musun hemen yaptıklarını ? kocaman bir labirentin içinde kalıyorsun ve hiçbir yol olası gelmiyor sana... Kendini oradan hiç çıkamayacak gibi hissediyorsun, tek yapmak istediğin çığlık atıp bu rüyadan uyanmak oluyor...

Ama tek yapabileceğin şey yine şarkı dinlemek oluyor... Where are you know... What have you found...


Kendine geldiğinde yaptığın tek şey ise; tüm bu olanların onların suçu olmadığını , tek bir kişinin hatasının diğerlerine mal olmaması gerektiğini benliğine hatırlatıp elinde kalanlara daha sıkı sarılmak oluyor. Artık biliyorsun ki; hayattan gerçekten ders alınmıyor.

Çünkü sen, zamanında nefret ettiğin insan ile bugün herşeyini paylaşabiliyor -en cok değeri ona verebilecek dereceye gelebiliyorsun, kısa sürede kendine kardeş edinebiliyorsun ve uzun süreli arkadaşlıklarını son sürat devam ettirebiliyorsun...

Ve gerçekten hayatta ne olacağı bilinmiyor, hala bizi şaşırtmaya devam ediyor...




Ne yazıkki ve iyi ki ;)




(Kahramanlarımdan birini rahmetle anıyorum... Yazıma ilham kaynağı olanlara da (iyi ve kötü) sonsuz teşekkürler... )







Optimist olmak her zaman iyidir... Kimse bundan mutlu olmasa da.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

2 Kelime: Britney Spears.

Sorun Sende Değil, İçinde Yaşadığın Dünyada Bulunan Taş Kalpli İnsan Figürlerinde!

Hatalar, Yanlışlıklar, Yanlış Anlaşılmışlıklar Üzerine...