The Ex-Files.
Bu aralar sık rastlanır oldu.
Neden, nereden olduğunu bilemediğim "eskiler" hortlamaya başladı, her yerden.
Bazı komik, bazısı garip.
Anlamsız üstelik. Belki de bu yazı kadar, bilemedim.
Anlatamadığımız ya da atlatamadığımız şeyler oluyor bazen.
Belki de özellikle yarım bıraktığımız.
Çok klişe biliyorum ancak; bu sefer çıkış noktam her gün gözümün önünde olan ve ne kadar defalarca konuşsak da hayatı ile ilgili bir konuda herhangi bir varış noktasına ulaşamadığımız bir arkadaşım oldu.

Bir de aynı şeylerin rutin aralıklarla tekrarlandığını hayal edin şimdi de. Kitabı atsanız olmuyor, satsanız olmuyor. Aslında onu bir başkasının okuması gerektiğini düşünüyorsunuz, belki de birileri okuyor da, ama bir türlü o bıraktığınız yer, o ayraç, bir yerden karşınıza çıkıveriyor işte.
Tıpkı, yıllar önce eski sevgilinizin size verdiği ve küçük sandığınızda bulduğunuz içine kalp çiziktirilmiş gazoz kapağı gibi.
Bazen bırakamamak, ya da ne bileyim, yarım bırakmak sizin de mutlu olduğunuz bir yol oluveriyor.
Ne bileyim, düşünsene; o kadar şey paylaştığın bir insanı bir anda hayatından söküp attığında, bulunduğu yerdeki o boşluk biraz "eksik bir vida" gibi durmuyor mu? Fonksiyonlarını yerine getirebiliyorsun evet hemfikiriz. Ancak orada olmayışı bir eksiklik sonuç olarak. Başka bir hikayeye geçecek olursak; O'nun ülke dışında dahi olsa, hayatında olan biteni her ince ayrıntısına kadar bilmek istemesen de, haber almak isteyebiliyorsun. Daha farklı hissediyorsun bu bir gerçek. Ama hayatına nasıl devam ettiği, neler ile meşgul olduğu, terfi alıp almadığı seni ilgilendiriyor bir yerde. Hayatına biri girdiyse -bunu yapamaz diyen bir kitle ile de karşılaştım, bu da bir gerçek ama neyse- onun mutlu olup olmadığını merak ediyorsun. En yakın arkadaşındı bir zamanlar O.

Hangi yolu seçeceğin tamamen sana bırakılmış olsa da çoğu zaman "Başka seçeneğim yok." bahanesinin altına saklanarak hareket ediyoruz esasen. Sadece arkadaşımın o sessiz çığlığını duyuyorum ve her gün bir çok şeye kocaman kahkahalar atsa da yoluna devam edemediğini görüyorum. Bir yerde gazlıyorum, bazı yerde geri adım atsa daha iyi olur diyorum, ama yönlendiremiyorum. Çünkü iyi biliyorum, kafası daha da karışacak. Nerden mi biliyorum? Basit. Çok benzerini ben de yaşadım. :) Ve inanın bana hiç hoş tecrübeler değildi. Sadece şunu hatırlıyorum; karşı bir görüşü kabullenmek ciddi anlamda zordu. Ya da doğru olanı görmek...
Bu arada, bunu toplum bilinci adına yazmıyorum. Ama o an hangisinin doğru olduğunu bilmiyorsun işte. Birinden inisiyatif almak akıllıca mı, onu da bilmiyorum. Dolayısıyla bir tavsiyem de yok verebilecek. Zaten ne doğru, kime göre doğru, neye göre doğru ki?
Renk körleri senin kırmızı dediğin şeye yeşil diyor en basitinden. Peki ya biz doğruyu görmüyorsak?
:)

Artıkkendinebirlakapkoymayanadamdan.
Yorum? Keyfinize bakın. :)
yarım bırakılmış kitaplar artık sende eski hevesi uyandirmasa da kaldığın yerden okuduğun iki cümle her şeyi hatirlatmaya yeter çoğu zaman.ya devam eder sonunu gorursun ya da artık o sayfaların senin için yazılmadığını anlar bir daha asla acmamaya karar verirsin.o da olmadı sırtını dostuna yaslar,icten bir boşver çekersin. ��
YanıtlaSil