Büyümek, Sadece Büyümek...
Biraz buruk bi'şey büyümek...
Sorumluluk almak, karar vermek.
Yuvadan uçmuş oluyorsun bir bakıma, her konuda yalnızsın. Evini toparlamak, düzenlemek, alışverişini yapmak, yemeğini kendin hazırlamak zorundasın. Herşeyi, tahmin edilebilecek bütün ''büyük'' işlerini üstlenmek sana kalıyor.
Lisenin sorumsuzluğunu üzerinden atmak zor olsa gerek her insan için. Sabah ütülenmiş kıyafetleri giyip okula gitmek, herşeyin ödemesinin yapılması, sınırsızca ''baba parası'' ile eğlenmek, eve geldiğinde çantanı yere atıp olanları anlatabileceğin bişeylerin olması, sıradan ama özlenecek şeyler olgular haline geliyor zamanla. Kelimelerinin her birinin yemek yapan biri tarafından özenle dinlenildiği zamanlar, sadece anı olarak kalıyor. Yine eve dönüyorsun, olanları anlatıyorsun ama küçük sorunların yok artık, evde seni dinleyen, daha farklı dinliyor, ''Bak çocuğum bugün ne yaramazlıklar yapmış.'' düşüncesi geçmiyor aklından, daha ciddi, belki de okunması gerekmeyen şeyler alıyor bu cümlenin yerini. Bütün anıların masallarda kalıyor, yaptığın o tüm küçük hatalar, tavan arasında, oyun odanda, o cicili bicili eşyaların arasında yerini alıyor, yavaş yavaş üzeri tozlanıyor... Büyülü olan bütün herşey, seni terkediyor, artık Noel Baba'ya inanmaktan vazgeçiyorsun. Ya da, Şirinler'i gerçekten sadece senin görebileceğine inanmaktan... Ve üzülerek anlıyorsun ki, o elindeki tahta kılıç, ya da Harry Potter asası, cübbesi ve süpürgesi, gerçekten dünyayı kurtarmaya yetmiyor...
Ağladığında / sinirlendiğinde, ''Ne oldu oğlum?!'' diye telaşlanıp karşında dikilen, bakımlı elleri ile yüzünü kavrayan biri olmuyor mesela her an yanında. Ya da güvenebileceğin, "dağ gibi" biri gelmiyor eve akşam olunca. Tv izlerken birinin kucağına yatamıyorsun, dağınık bıraktığın yerler, dağınık kalmaya devam ediyor, evin düzeni görünmez eller tarafından sağlanmıyor... Oyun oynamak istersen oynuyorsun evet, ama kimse seni "Tamam, oyun bitti, in salıncaktan eve gel." diye uyarmıyor, o oyun devam ediyor, ve zamanında bırakmazsan, senin canını yakıyor.
Dedim ya, garip, biraz buruk bi'şey büyümek. Büyüyorsun, camın köşeleri ellerini kesiyor, duvarların çıkıntıları dirseğine sürttüğünde seni kanatıyor, yere düştüğünde dizin acıyor, merdivenlere oturup tek başına ağlıyorsun. Evet, oda hapsi almıyorsun, ama o üzerinde hissettiğin görünmez, kurşun geçirmez kalkanın olmadığını da farkediyorsun, artık o korumayı hissedemiyorsun. Boşa kürek çektiğini sana kimse söylemiyor yalnız olduğunda, kendin farkına varıyorsun...
Çünkü artık, "tek başına" yaşıyorsun. Söylemesi hoş, ama yaşaması garip. İşte bu yüzden, her eve döndüğünde, her tatil olduğunda, evdeki o samimiyeti görüp çocuk oluyorsun, yine o anlarına dönüyorsun, boyun 174cm oluyor ama yine gidip annenin ya da babanın kucağına oturuyorsun, biraz şebeklik yapıyorsun haliyle. Çünkü, büyümek sana hoş bir hava katıyor ama, hala çocuk olmak istiyorsun. İçten içe...
Yorum bırakmayı unutmayın, ve okuduğunuz için şimdiden teşekkürler. (:
Sorumluluk almak, karar vermek.
Yuvadan uçmuş oluyorsun bir bakıma, her konuda yalnızsın. Evini toparlamak, düzenlemek, alışverişini yapmak, yemeğini kendin hazırlamak zorundasın. Herşeyi, tahmin edilebilecek bütün ''büyük'' işlerini üstlenmek sana kalıyor.
Lisenin sorumsuzluğunu üzerinden atmak zor olsa gerek her insan için. Sabah ütülenmiş kıyafetleri giyip okula gitmek, herşeyin ödemesinin yapılması, sınırsızca ''baba parası'' ile eğlenmek, eve geldiğinde çantanı yere atıp olanları anlatabileceğin bişeylerin olması, sıradan ama özlenecek şeyler olgular haline geliyor zamanla. Kelimelerinin her birinin yemek yapan biri tarafından özenle dinlenildiği zamanlar, sadece anı olarak kalıyor. Yine eve dönüyorsun, olanları anlatıyorsun ama küçük sorunların yok artık, evde seni dinleyen, daha farklı dinliyor, ''Bak çocuğum bugün ne yaramazlıklar yapmış.'' düşüncesi geçmiyor aklından, daha ciddi, belki de okunması gerekmeyen şeyler alıyor bu cümlenin yerini. Bütün anıların masallarda kalıyor, yaptığın o tüm küçük hatalar, tavan arasında, oyun odanda, o cicili bicili eşyaların arasında yerini alıyor, yavaş yavaş üzeri tozlanıyor... Büyülü olan bütün herşey, seni terkediyor, artık Noel Baba'ya inanmaktan vazgeçiyorsun. Ya da, Şirinler'i gerçekten sadece senin görebileceğine inanmaktan... Ve üzülerek anlıyorsun ki, o elindeki tahta kılıç, ya da Harry Potter asası, cübbesi ve süpürgesi, gerçekten dünyayı kurtarmaya yetmiyor...
Ağladığında / sinirlendiğinde, ''Ne oldu oğlum?!'' diye telaşlanıp karşında dikilen, bakımlı elleri ile yüzünü kavrayan biri olmuyor mesela her an yanında. Ya da güvenebileceğin, "dağ gibi" biri gelmiyor eve akşam olunca. Tv izlerken birinin kucağına yatamıyorsun, dağınık bıraktığın yerler, dağınık kalmaya devam ediyor, evin düzeni görünmez eller tarafından sağlanmıyor... Oyun oynamak istersen oynuyorsun evet, ama kimse seni "Tamam, oyun bitti, in salıncaktan eve gel." diye uyarmıyor, o oyun devam ediyor, ve zamanında bırakmazsan, senin canını yakıyor.
Dedim ya, garip, biraz buruk bi'şey büyümek. Büyüyorsun, camın köşeleri ellerini kesiyor, duvarların çıkıntıları dirseğine sürttüğünde seni kanatıyor, yere düştüğünde dizin acıyor, merdivenlere oturup tek başına ağlıyorsun. Evet, oda hapsi almıyorsun, ama o üzerinde hissettiğin görünmez, kurşun geçirmez kalkanın olmadığını da farkediyorsun, artık o korumayı hissedemiyorsun. Boşa kürek çektiğini sana kimse söylemiyor yalnız olduğunda, kendin farkına varıyorsun...
Çünkü artık, "tek başına" yaşıyorsun. Söylemesi hoş, ama yaşaması garip. İşte bu yüzden, her eve döndüğünde, her tatil olduğunda, evdeki o samimiyeti görüp çocuk oluyorsun, yine o anlarına dönüyorsun, boyun 174cm oluyor ama yine gidip annenin ya da babanın kucağına oturuyorsun, biraz şebeklik yapıyorsun haliyle. Çünkü, büyümek sana hoş bir hava katıyor ama, hala çocuk olmak istiyorsun. İçten içe...
Yorum bırakmayı unutmayın, ve okuduğunuz için şimdiden teşekkürler. (:
Super!!! Itir
YanıtlaSilTeşekkür ederim biricik ablam. Burada bişeyler yapabiliyorsam, bil ki senin sayende. :)
SilKuzumsun sen :)
Sil:)) İyi ki de varsın.
Silİçten..
YanıtlaSilTeşekkür ederim. (:
SilÇok iyisin Furt .. Osman Sarıtabak
YanıtlaSilTeşekkür ederim oluum :)
Sil